1

Neden Bazen En Sevdiğimiz Şey Tıkanırcasına Yemek Yemektir?

Günümüzde kilo sorunu pek çok kişiyi ilgilendirmektedir. Ben bugün, kendi branşımla ilgili olan kısmı ile ilgileneceğim. Hani hayattan hiçbir beklentimiz kalmadığında, hayatla ilgili tüm umut ışıklarımız söndüğünde en önemli ışık kaynağımızın buzdolabının ışıkları olduğunu zannederiz ya işte ben bugün sizlere kısaca bu durumdan bahsetmeye çalışacağım.Psikolojik yeme alışkanlığı, bedensel nedenlerin dışında kişinin sinirlenip, sıkılıp, heyecanlanıp, gerilip, yemekle rahatlama düşüncesiyle başlayan, doyma sınırını aşıp hastalığa dönüşen bir yaklaşımdır. Günlük yaşantısındaki sorunları, eşi veya arkadaşıyla olan sorunları kişide tatminsizlik düzeyine erişince, daha çok hanımlarda gözlenen tıkanırcasına yeme atakları oluşur.

Sinirli, gergin anlarda kişi sanki hınç alırcasına yemek yemektedir. Bir türlü tokluk eşiğine erişilemez ve ne varsa yenilir. Genelde bu kişiler bağımlı kişilerdir. Yani tek başlarına pek inisiyatif kullanmaktan hoşlanmazlar. Bu kişilerin anneleri daha çok evhamlı, eleştirel ve mükemmeliyetçidir. Bu yapıdaki anneler; evhamlı oldukları için kaygılardırlar ve her şeyden kaygılandıkları içinde kişiyi sık sık uyarır ya da müdahale etmeye çalışırlar. Bu davranış, kişide tatmin olmamış iki duyguya neden olur. Birincisi bastırılmış öfke ikincisi ise yetersizlik duygusudur. Doğada tatmin olmamış her duygu bir türlü başka bir şekilde doyurulmaya çalışılır yada başka bir deyişle, ortaya çıkar. Bunun en güzel benzetmesi ise hoş bir benzetme olmasa da depremdir. Birikmiş enerji doğaya zarar veren başka bir yol ile boşaltılır. Kişide birikmiş olan değersizlik, yetersizlik ve bunların sonucunda oluşan öfke duygusu da yeme atakları ile doyurulmaya çalışılır. Çoğu kilolu bayanlara o anda soracak olsak “Bir saniye durun neden yiyorsunuz? “diye…Herhalde çoğu kişi anlamsız bir şekilde yüzümüze bakabilir. Hayatta tatmin olmamış duygularını, belki yapamadıklarını, korkularını, kaygılarını, değersizlik duygularını yeme davranışı ile gidermeye çalışmaktadırlar. Çevremizde böyle sevdiklerimiz varsa uyarmanın dışında bir şeyler yapmamız gerekmektedir. Çünkü denenmiş , nesilden nesile aktarılmış ve her zamanda başarısızlık ile sonuçlanmış bu yöntemi neden değiştirmeyiz acaba? Kolayı seçtiğimiz için mi dersiniz? Sağlıcakla Kalın..

Dr. İbrahim Bilgen
Psikiyatrist-Psikoterapist
Sabah Gazetesi’nde yayınlanmıştır.

İlgili Başlıklar