1

Farkındalığın İyileştirici Gücünü Keşfedin!

Düşünce kalıplarının farkına vararak duygusal tepkilerin yönetebileceğini söyleyen Uzman Klinik Psikolog Ece Göç, farkındalığın iyileştirici gücünü anlattı… Sürekli olarak depresif bir ruh hali içinde olmak bizim suçumuz değildir. Kendimizi kötü hissetmeye başladıktan sonra daha ne olup bittiğini anlamadan bataklığın içine doğru sürükleniriz. Ne kadar çabalarsak çabalayalım, buradan kurtulmamız mümkün değildir. Hatta ne kadar çok çabalarsak, çamura o kadar çok gömülürüz. Her şeyden önce, kötü hissettiğimiz için ve özellikle de düşündükçe daha da kötü hissettiğimiz için kendimizi suçlayabiliriz.

NE OLUYOR DA BÖYLE HİSSEDİYORUZ?
Burada devreye giren şey, hoş olmayan bir duygunun ne olup bittiğini anlamamıza veya fark etmemize fırsat bile vermeden otomatik olarak tetiklediği belirli zihinsel kalıp veya ruh halidir.

NE YAPMALIYIZ?
Bu zihinsel mekanizmaların gerçek iç yüzünü görmek için, duygunun ne olduğunu ve bizim ona nasıl tepki verdiğimizi keşfetmemiz gerekir. Bu keşif bize çabalarımızın nasıl olup da bizi bir girdabın içine sürüklediğini ve kendimizi suçlamanın ne kadar haksız bir davranış olduğunu bize net bir şekilde gösterecektir. Daha da önemlisi, bizi çıkmaza sokan şeyin belirli bir ruh hali olduğunu anlamak, duyguların üstesinden gelmemiz için bize farklı bir kapı açacaktır: Bu da kökten bir değişim yaratıp dümenimizi farklı bir zihinsel moda kırmamızla mümkün olabilir. Bunu sağlamanın en iyi yolu ise, depresyonla olan ilişkimizi dönüştürmek ve kendimizi onun pençesinden kurtarmak için önümüze çıkan fırsatları kullanmayı tekrar tekrar denemektir.
DUYGUNUN ROLÜ
Duygularımız, kendimizi koruyabilmemiz ve güvende olabilmemiz için gerekli olan temel ihtiyaçlarımızı karşılamamıza, hem bireysel olarak hem de bir canlı türü olarak hayatta kalmamıza yardımcı olan işaretler olarak evrimleşmişlerdir. Başılca duygularımız; mutluluk, üzüntü, korku, tiksinti ve öfkedir. Her bir duygu belirli bir olaya karşı duyulan bir tepkiyi gösterir: bir tehlike baş gösterdiğinde korku; değerli bir şeyi kaybedildiğinde üzüntü ve keder; ciddi şekilde hoş olmayan bir şeyle karşılaşıldığında tiksinti; önemli bir hedefe erişim engellendiğinde öfke; ihtiyaçlarımız karşılandığında da mutluluk duygumuz tetiklenir. Doğal olarak bizler de bu işaretlere dikkat ederiz çünkü onlar bize ayakta kalmak ve gelişmek için neler yapmamız gerektiğini anlatır.

DUYGUSAL TEPKİLER GEÇİCİDİR
Duygusal tepkilermiz çoğunlukla geçicidir ve öyle de olması gerekir. Fakat bazı durumlar kolayca değişmez ve bizim onlara karşı olan duygusal tepkimiz de aynı şekilde devam edebilir. Mesela, sevdiğimiz bir kişiyi kaybetmenin verdiği üzüntü uzun bir süre kalıcı olabilir. Keder duygusu hiç beklenmedik dalgalar halinde gelmeye, kaybımızdan haftlarca hatta aylarca sonra bile bizi gözyaşına boğmaya ve içimizdeki ezilmişlik duygusunun sürmesine belli bir süre neden olabilir. Sonrasında ise zihin kendini iyileştirmek için bir takım yollar geliştirebilir ve biraz olsun normale dönerek gülümsemenin mümkün olabileceğini fark etmeye başlar. Öyleyse, depresyon ve mutsuzluk neden onları tetikleyen koşullardan daha uzun süreli bir dayanıklık gösterir? Veya bir tatminsizlik ve hoşnutsuzluk duygusu neden bazen devam eder? Bu sorulara verilecek en kısa yanıt şudur: Çünkü duygularımızın devam etmesine neden olan şey, bizim duygularımıza verdiğimiz duygusal tepkilerdir.

DUYGUSAL TEPKİLERİMİZİN FARKINA VARMA

Kendi negatif his ve düşüncelerimize kaçınma yoluyla tepki gösterdiğimizde boyun eğme veya kaçma/kaçınma sistemi harekete geçer. Bu mekanizma bir kere çalışmaya başladı mı, bedenimiz koşmaya hazırlanıyormuş veya bir saldırıya geçiyormuş gibi kasılır. Herhangi birşeyden uzak durma tepkisi zihnimizide etkiler. Öfke, korku, kaygı, üzüntü gibi duygulardan kurtulmak gibi zorlu ve yararı olmayan bir göreve odaklanan beynimiz kendi kendini kapatır. Böyle bir durumda bizim de yaşam alanımız daralmış olur. Kendimizi engellenmiş ve bulunduğumuz yerde sıkışıp kalmış hissederiz. Önümüzdeki seçenekler de gittikçe önemlerini kaybetmiş gibi görünmeye başlarlar. Sonunda bağlantı kurmayı umduğumuz olanaklar dünyasından giderek daha fazla koparız.

KAÇINMANIN NE OLDUĞUNU ANLAMAK ÖNEMLİDİR
Kendi negatif duygularımıza negatif bir tepkiyle yani kaçma/kaçınma tepkisi ile yanıt verdiğimizde bataklığın içine iyice gömülürüz. O nedenle kalıcı mutsuzluk bataklığına nasıl saplandığımızı görmemiz açısından “kaçınmanın” ne olduğunu anlamamız çok önemlidir. Başımız derde girer çünkü şu anda hissettiğimiz mutsuzluk, geçmişten kalan o eski ve zararlı düşünce kalıplarını tetiklemeye başlamıştır. Mutsuzluğa karşı negatif tepki geliştirebiliyor olmamızın çocukluk ya da ergenlik çağlarındaki yaşamsal deneyimlerden kaynaklanabildiğini söylemek mümkün. Mesela, yaşadığımızın basit bir üzüntü değil, yeniden devreye giren yetersizlik veya eksiklik duygularının güçlü bir şekilde etkilediği bir deneyimdir. Yeniden canlandırılan bu düşünce kalıplarını en tahripkar hale getiren şey ise bizim çoğu zaman bunların anılar olduğunu hiçbir şekilde fark etmememiz ve bu yeterince iyi olmadığımız duygusunu geçmişten gelen düşünce bir düşünce kalıbının yarattığını bilmeden, şimdi hissediyor olmamız. Düşünce kalıplarınızın farkında vararak duygusal tepkilerinizi yönetebilir ve mutsuzluk girdabının içinde sıkışıp kalmayabiliriz.

Ece Göç
Uzman Klinik Psikolog
Hürriyetaile.com’da yayınlanmıştır.

 

İlgili Başlıklar