1

Anne Baba Olarak Sıkça Yaptığımız Hatalar

Aile içi kuralları koymaya çalışan anne-baba, çoğu kez çocuğun bu kurallara direnç göstermesiyle karşılaşır. Burada anne-babanın içine düştüğü en büyük yanlışlık, çocuğun farklı yaş dönemlerinde hep aynı kuralları koymaları ve sürdürmeye çalışmalarıdır. Ancak çocuk sürekli büyüme ve gelişme içindedir. Büyüme ve gelişmenin kaçınılmaz sonucu ise “değişim” dir. Yani çocuk değişir ama aile koyduğu kuralları hiç değiştirmez. Çoğu kez de, sorunun burada düğümlendiğinin farkına varılmaz. Koyacağınız kurallar, çocuğunuzun yaş dönemine uygun olmalıdır. Onlarla konuşma şekliniz “Tabaktaki tüm yemek bitecek” şeklinde olmamalıdır. Çocuğunuzla bu şekilde konuşmak, onu konuşturmamak, dinlememek çocuğunuzun, içerisinde zamanla size karşı bir öfke geliştirmesine sebep olur. Bizler buna “direnç” demekteyiz. Zaten atalarımızın söylediği şu güzel söz, bunu çok iyi açıklamaktadır. “Suyu getirmem demez ama döküp getirir”..

Ayrıca aile içi kurallarının, çocuğun yaşına da uygun olması gerekir. On yaşına gelmiş bir çocuğa, “Her akşam sekizde yatmış olacaksın.” dememelisiniz. Koyduğunuz kurallar gerçekçi olmalıdır. Tek taraflı olarak bakmamalısınız. Yoksa ergenlikte problemler daha şiddetli olabilir. Okul döneminde çoğu çocuk, bu yaşlarda dokuzdan önce yatmamaktadır. Böyle yaparak henüz uykusu gelmemiş çocuğu erkenden yatmaya zorlamak, çocuk üstünde baskı yaratır ve demin söylediğim “direnç” in gelişmesine neden olur.

Biz anne ve babaların en sevdiği ve en iyi becerdiği görev öğüt vermektir. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi tüm anne babalar çocuklarına; ilkokul, askerlik, çocukluk vb. anılarını anlatılırken nedendir bilinmez ama ergenlik anılarını pek anlatmazlar. Acaba iyi bir örnek olunmayacağını mı düşünürler. Ergenlik dönemi, bambaşka bir dünyadır. Bu dönemde çocuğu olanlar bunu çok iyi bilirler. Çocukluk döneminden itibaren çocuğunuza mantıksal öğütler verdiyseniz, ama ona iyi bir örnek olamadıysanız hele hele birde öğüt verdiklerinizin tersini yaparak ona kötü bir örnek oldu iseniz, işiniz gerçekten çok zor olacaktır. Özellikle bu affın olmadığı, ben bilirimin daha sık gözlendiği ergenlik döneminde. Küçükken ona “Yemeğini bitiren, sofradaki diğer kişileri bekler. Büyükler kalkmadan yâda izin istemeden sofradan kalkılmaz” diyor, ardından da siz bir şey söylemeden sofradan kalkıyorsanız. Çocuğunuzda sofradan kalkarken izin istemediğinizi hatırlatıyor ve sizde ona, “ Ben babayım vb.” gibi sıradan bir yanıt veriyorsanız, ileride vereceğiniz öğütlerin sadece sizin ağzınızı yoracağını şimdiden söylemek isterim. Anne babaların en sevmediği ve haksızda olmadığı bir diğer konu ise “yalan söyleme” davranışıdır. Çocuklarınıza öğüt verirken; “Yalan söylemek kötü bir davranıştır. Kimse kimseye yalan söylememelidir” derken telefonda arkadaşınızla konuşurken ona yalan söylüyor ya da eşinizle yemeğe çıkarken çocuğunuza, “Doktora gittiğinizi” söylüyorsanız, onlara yalanın söylenebilir bir davranış olduğu konusunda kötü bir örnek oluyorsunuz demektir. Bu durumda neden gerçekçi olunmaz ki. Kimse mükemmel değil ki. Biz anne ve babaların mükemmel olduğunu kim söyleyebilir. Hâlbuki onlara, yemeğe çıkmanın arkadaşınıza gitmenin sizin de bir ihtiyacınız olduğunu açıklasanız çok daha uygun olacaktır. Sıkça söylenen bir diğer yalan ise “ Filanca teyzen ya da amcan ararsa, ben evde yokum” yalanıdır. Bu suça en fazla alet edilenler ise evde bulunan yardımcılardır. Hatta bazen bu yalan çocuğa bile söyletilir. Çocuk, anne ya da babasına neden yalan söylediğini, aslında evde olduğunu belirttiğinde ise karşılaşacağı yanıt “sen küçüksün daha anlamazsın” yanıtı olabilecektir. Hâlbuki içinizdekini söyleseniz onu karşınıza alıp içinizi uygun bir dil ile dökseniz. “ Şu anda arkadaşınızla görüşme konusunda uygun bir zamanınız olmadığını, bunun hiç de hoş bir davranış olmadığını ve bir daha yapmama konusunda çocuğunuza söz verseniz ve çok utandığınızı belirtseniz” acaba çocuğunuza karşı çok mu küçülmüş olursunuz?

Dr. İbrahim Bilgen
Psikiyatrist-Psikoterapist

İlgili Başlıklar