1

Aşk ve Sadakatsizlik

Aşkın çok sayıda tanımı içersinde benim en fazla hoşuma gideni; “aşk, hayal ettiğimiz ile onun gerçek olan değerini anlayana geçirdiğimiz süredir”. Birisine aşık olunduğunda onun olumlu yönlerini abartırken, olumsuz yönlerini küçültür, görmezden gelir ya da görseniz de aldırmazsınız. Âşık olunduğunda bazen o kişiye öylesine bağlanırsınız ki ayrılık değil, ayrılık düşüncesine bile katlanamazsınız. Âşıklar mükemmel bir uyum içinde olduğunu düşünür. Hatta öylesine bir beraberlikleri vardır ki bu beraberlikte dış dünyaya duyulan ihtiyaç giderek azalır. “Aşkın gözü kördür” sözü de buradan çıkmaktadır. Bir elmanın iki yarısı olmak, etle tırnak olmak sözleri hep bu dönemde söylenir. Kişi hep aşık olduğu kişiyi görmek istediği şekilde görür. Eğer zamanla o sis perdesi ortadan kalkıp ta gerçek olanlar göründüğünde bu bir serap ise ayrılık, aşık olunan kişiye kafanızda koyduğunuz yere ne kadar yakın olarak buluyorsanız aşkınız da artık sevgiye dönüşmüştür. Ama yapılan çalışmalar, aşkın yok olarak gerçeklerin görülme süresinin ortalama 17 ay olduğunu söylemektedir. Yani aşkın ömrüne ortalama 17 ay biçilmektedir. Aşk bir dürtü iken sevgi, ilişkinin sürmesine neden olan ana unsurdur. Başka bir deyişle aşk ile sevgi arasındaki fark, “Seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var” ile “ Sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum,” arasındaki fark gibidir.

Aşk bir bağımlılık gibidir. Bazı kişiler bu nedenle aşık olunan kişiye değil, aşık olmaya aşıktır. Bunun nedeni de aşk gerçekten beyinde bağımlılıkta rol alan bazı maddelerde değişikliklere yol açar. Çoğu bağımlılıkta dopamin adını verdiğimiz bir madde rol alır. Bu madde beyinde ödüllendirici merkezi uyararak bağımlı olunan maddeye bağlanmayı daha da arttırır. Örneğin sigara bağımlılıklarında her nefes çekildiğinde bu ödüllendirici merkeze dopamin adını verdiğimiz madde salınır. Dolayısıyla her nefes çekildiğinde o maddeye bağlanmanız daha da artmaktadır. Âşık olma durumunda yapılan çalışmalarda kişilerin beyninde dopamin salgısında bir artış olduğu kanıtlanmıştır. Resmen bir uyarıcı etkisi yapar. Bir gün gelirde sigara bağımlısı kişiye sigara vermediğinizde nasıl kesilme bulguları oluşuyorsa, aşık olunan kişi tarafından beklenmedik bir anda terk edildiğinde de kişi, boşluk boşluk hissi yaşar. Daha önce o kişi sayesinde yaşanılan tüm hoş duygular bir anda yok olur. Onunla yaşanmış olunan her an özlenir. Onsuz yapılamayacağı, hayatın anlamının olmayacağına varana kadar kötü duygular yaşanılır.

Âşık olmaya âşık olanlar ise, aşk bittiğinde hala beraberlikleri sürüyor ve ayrılmaya cesaretleri yok ise risk almaya başlarlar. Çünkü kişi, yaşanılan o hoş duyguya bağımlı olmuştur. Bağımlılık uğruna her türlü risk alınmaya başlanılır. Kişi, anında yaşanılacak haz uğruna kazanılmış her şeyi riske etmeye başlar. Yani sadakatsizlik basit bir tanımla, mevcut birliktelik dışında üçüncü kişi ile yaşanan duygusal ve/veya fiziksel bir ilişki sonucu mevcut birlikteliğin beklentilerinin ya da standartlarının çiğnenmesi anlamına gelmektedir. Sadakatsizliğe uğrayan kişide şaşkınlık, şok, inkâr, öfke, umutsuzluk, çaresizlik, üzüntü gibi hoş olmayan duygular yaşanılır. Kişinin kendisine ve partnerine olan saygısı azalır. “Senin için özel olduğumu sanıyordum. Şimdi kolayca gözden çıkarılabilir olduğumu anlıyorum” şeklinde düşünceler yaşanılır. Beklenmedik biçimde ortaya çıkan sadakatsizlik travması bireyin yaşadığı dünyaya güvenini sarsmakta ve dünyanın güvenilir bir yer olduğuna ilişkin inancını alt üst etmektedir. Yoğun bir değersizlik duygusu yaşanmaktadır. Bunu yaşatana da doğal olarak öfke yaşanmaktadır. Yapmış olduğum terapilerden elde ettiğim tecrübeye göre bu sadakatsizliğe rağmen süren birlikteliklerde öfke asla bitmez sadece ertelenir. Beraber seyredilen bir filmde izlenilen bir sahne neticesinde kişi, yaşadıklarına tekrar dönerek, o anı tekrar yaşamaya başlar. Yıllar geçse de eskiden yaşadığı o çaresizlik ve değersizlik duygusunu tekrar yaşamaya ve engelleyemediği bir öfkeye kapılır. Bir anda çiftler tekrar kendilerini kavga ederken bulurlar. Bu yaşanılan durumlar çiftler arasında yoğun bir umutsuzluk yaşanılmasına neden olur. Sadakatsizlik sonrasında yıllar geçmesine rağmen boşanan çiftlerin boşanma nedeni, “Ne yaparsak yapalım bu duygu asla bitmeyecek” çaresizliği ve umutsuzluğudur.

Dr. İbrahim Bilgen
Psikiyatrist-Psikoterapist
Sabah Gazetesi’nde yayınlanmıştır.

İlgili Başlıklar